Haber Manşet Gazetesi

İzzet Keribar usta fotoğrafçı olma serüvenini anlattı

KÜLTÜR SANAT

Yıllarca şehri ve insanları kayıt altına alan İzzet Keribar, usta fotoğrafçı olma serüvenini anlatarak, “Şimdiye kıyasladığımda İstanbul’u çok az fotoğrafladığımı düşünüyorum. Çünkü İstanbul’un bu kadar değişeceğini tahmin edemiyorduk. Karaköy’deki kayıklar hep kalacak sanıyorduk” dedi.

Yıllarca şehri ve insanları kayıt altına alan İzzet Keribar, usta fotoğrafçı olma serüvenini anlatarak, “Şimdiye kıyasladığımda İstanbul’u çok az fotoğrafladığımı düşünüyorum. Çünkü İstanbul’un bu kadar değişeceğini tahmin edemiyorduk. Karaköy’deki kayıklar hep kalacak sanıyorduk” dedi.

Türkiye’deki fotoğraf ustalarından biri olan İzzet Keribar, İkinci Dünya Savaşı yıllarında İstanbul’da büyüdü. Farklı işlerle uğraşan Keribar, aynı zamanda yıllarca şehri ve insanlarını kayıt altına aldı. Hala üretmeye devam eden usta fotoğrafçı çok sevdiği İstanbul’a dair enstantaneleri, Erkan Doğanay’ın küratörlüğünde Üsküdar Nevmekan Sahil Galeri’de açılan ‘Efsunlu Şehir’ adlı sergide bir araya getirdi.

“İstanbul’u çok az fotoğrafladığımı düşünüyorum”

Fotoğraf makinesi ile ilk ne zaman tanıştığını anlatan ve İstanbul’un değişimine değinen İzzet Keribar, “Evde siyah kutu şeklinde Zeiss marka bir makine vardı. Onu eğlenmek için kullanırdım. Fakat benim hayatımı değiştiren ağabeyim oldu. Kendisiyle her hafta sonu İstanbul’u keşfe çıkar, fotoğraf çekerdik. Ne kadar cami ve tarihi yer varsa gezerdik. Lisede de çok istediğim Leica makinem oldu. Artık 16-17 yaşlarındayken deli gibi fotoğraf çekiyor, makineyi yanımdan hiç ayırmıyordum. Fakat yine de şimdiyle kıyasladığımda İstanbul’u çok az fotoğrafladığımı düşünüyorum. Bu, beni çok üzüyor. Çünkü İstanbul’un bu kadar değişeceğini tahmin etmiyorduk. Karaköy’deki kayıklar hep kalacak sanıyorduk” ifadelerini kullandı.

“Eskiden fotoğraf çekmek bir ayrıcalıktı”

Eski zamanlar fotoğrafçılığı herkesin yapamadığını söyleyen İzzet Keribar, “Eskiden fotoğraf çekmek bir ayrıcalıktı. Ancak fotoğraf meslek olarak görülmüyordu. Ara Güler, Sami Güler ve birkaç gazeteci belli başlı fotoğrafçılardı” dedi.

“Zamanla fotoğrafçılığım öne çıktı”

Fotoğraf alanında nasıl geliştiğini ifade eden usta fotoğrafçı Keribar, “Fotoğrafın önünün çok açık olduğunu Kore’de fark ettim. 20 yaşımda yedek subay oldum ve Kore’ye gönüllü tercüman olarak gittim. Hala devam eden korkunç bir dünyayı keşfetme arzum vardı. Kore’ye gittiğimde makinemi elime aldım. Zamanla fotoğrafçılığım öne çıktı” şeklinde konuştu.

“Ben fotoğrafa devam edeceğim dedim ve öyle yaptım”

Yaptığı başka işlerde mutlu olmadığını belirten İzzet Keribar, “İstanbul’a dönünce eşimle tanıştım ve evlendim. Tabii evlenip yuva kurunca öncelikler değişti. Evvela dekorasyon ve tekstil işine girdim. Para kazanıyordum ama mutlu değildim. Ancak 1980’lerde ABD’ye uzun bir seyahate çıktıktan sonra dönüşte yine bir fotoğraf makinesi aldım. Sonra bir baktım; inanılmaz kareler çekmişim. ‘Ben fotoğrafa devam edeceğim’ dedim ve öyle yaptım. Sonra yarışmalar, ödüller ve sergiler beraberinde geldi” dedi.

“Ara Güler’i kıskanmadım”

Ara Güler ile ilgili bir anısını anlatan Keribar, “Tanışıyorduk ama 1986’daki Tarlabaşı yıkımlarında gözüne girdim. Toz dumanın içinde fotoğraf çıkarıyordum ve sadece Ara Güler vardı. Bana ‘Bu kadar önemli anda senden ve benden başka kimse yok. Herkes kendini bir halt sanıyor, sen gerçek fotoğrafçısın’ dedi. Ara Güler’i kıskanmadım. Ben başka işler yapıyordum, o ise muhabirdi. Kendisi uyanık biriydi Dünyadaki önemli kişilerin fotoğraflarını çekmek için kaç kere kovuldu ama başardı. Ben de farklı bir şekilde girişimci oldum” diye konuştu.

“İstanbul kendine has dokusunu kaybetti”

İstanbul’un kendisine ait has dokusunu kaybettiğini söyleyen usta fotoğrafçı “İstanbul’u artık eskisi gibi gezemiyoruz. Ayrıca bazı tarihi eserlerin ve Boğaz’ın dışında İstanbul, kendine has dokusunu kaybetti. Son elli yılda da anormal bir şekilde çirkin binalar yapıldı. Maalesef betonlaşma oldu. Bu estetik duygusu beni hırpalıyor. Fotoğraf çekerken bazı şeyleri ayıklamak zorunda kalıyorum. ‘Şu girmesin, bu girmesin’ diyorum. Artık İstanbul’da bir şeyleri ayıklamadan fotoğraf çekmek çok zor” dedi.

“Levent’te Barbaros Hayrettin Paşa Camii açıldı ve ilk gidip fotoğraflayanlardan biri oldum”

Son sergisinde İstanbul’u efsunlu olarak tanımla sebebini aktaran İzzet Keribar, “Bu şehirde her zaman bir şeyler keşfetmeyi başarıyorum. Efsunlu kelimesi de biraz oradan geliyor. İstanbul’da Kapalıçarşı, Tarlabaşı ve Beyoğlu’nun arka sokakları gibi daha fazla sevdiğim yerler var. Sabah saatlerinde çıkıyorum. Her şeye rağmen İstanbul hala beni heyecanlandırıyor. Tarihi eserler yenileniyor, yeni mabetler açılıyor. Mesela geçenlerde beni sevindiren bir şey oldu; Levent’te Barbaros Hayrettin Paşa Camii açıldı. İlk gidip fotoğraflayanlardan biri oldum” ifadelerini kullandı.

“Aziz Mahmud Hüdayi Türbesi’ni çok seviyorum”

‘Efsunlu Şehir’ adlı serginin neden Üsküdar’da düzenlediğini anlatan İzzet Keribar, “Üsküdar İstanbul’un belli başlı yerlerinden biri. Bu semtte Atik Valide Camii’ni ve Aziz Mahmud Hüdayi Türbesi’ni çok seviyorum. Her ikisi de iyi fotoğraf veren mekan. Bir de Kuzguncuk var tabii. Üsküdar benim için önemli. Ama Erkan Doğanay olmasaydı, bu sergi olmazdı” şeklinde konuştu.

Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.