Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, "Medeniyet tasavvurumuzda ilim; insanı hayra çağıran, hayatı ve vazifeyi yerli yerine koyan bir hakikat arayışı olarak kabul edilir. Bu topraklarda ‘okumuş olmak’, imtiyaz değil, hesabı ağır bir emanet sayılır" dedi.
Bakan Tekin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı Öğretmenler Günü ve Öğretmen Atama Programı’nda konuştu. Şehit öğretmenleri anarak konuşmasına başlayan Tekin, öğretmenliğin kutsal bir meslek olduğunu, öğretmenlerin çeşitli zorluklarla mücadele ettiğini vurguladı. Her daim öğretmenlerin yanında olduklarını belirten Bakan Tekin, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile Türkiye’yi eğitim dünyasında daha ileri götüreceklerini ifade etti.
"Bu topraklarda ‘okumuş olmak’, imtiyaz değil, hesabı ağır bir emanet sayılır"
Bakan Tekin, arzularının Türkiye’de okullarda adaleti ve eşitliği sağlamak olduğunu ifade ederek, "Medeniyet tasavvurumuzda ilim; insanı hayra çağıran, hayatı ve vazifeyi yerli yerine koyan bir hakikat arayışı olarak kabul edilir. Bu topraklarda ‘okumuş olmak’, imtiyaz değil, hesabı ağır bir emanet sayılır. İnsanın kıymeti, elindeki bilginin çokluğundan önce, o bilgiyi hangi niyetle taşıdığına ve nereye akıttığına göre anlaşılır. Yunus Emre’nin ’ilim kendini bilmektir’ sözü, ilmi insanın kendi hakikatiyle, Rabbiyle ve sorumluluğuyla yüzleştiği derin bir muhasebe olarak önümüze koyar. Mehmet Akif’in Asım’ın neslinden bahsederken ilmi ahlak ve karakterle yan yana anması da aynı çizgiyi sürdürür. Biz bu mirastan ilham alarak ilmi; aklı besleyen, kalbi terbiye eden, insanın hem kendine hem etrafına karşı sorumluluğunu derinleştiren ve insanlığın baki kurtuluş ufkuna işaret eden bir istikamet meselesi olarak görüyoruz. Böyle bir ilim telakkisiyle baktığımızda, bu emaneti nesilden nesile, gönülden gönüle taşıyan asıl zeminin eğitim olduğuna inanıyoruz. Eğitim, insanın dünyalık imkanlarını artıran bir vasıtanın çok ötesinde varoluşunu anlamlandırdığı, iyi ile kötüyü, hak ile batılı, adalet ile zulmü ayırt etmeyi öğrendiği uzun bir yolculuktur. Biz eğitimi, ‘iyi insan" olmanın ‘kendini bilmenin’ ve kendisine tevdi edilen emanete sahip çıkmanın yolu, insana dair yapılan işlerin en hayırlı alanlarından biri olarak görüyoruz. Attığımız her adımı, geliştirdiğimiz her politikayı bu ufka göre tartıyoruz. Arzumuz, bu aziz vatanın okullarından, yeryüzünde yanlışın karşısında doğruda, çirkinin karşısında güzelde, zulmün karşısında adalette sebat eden; kökleriyle bağı kuvvetli, ufku insanlığın ortak iyisine dönük bir neslin yetişmesidir" dedi.
"Öğretmen, öğrenme kudretine sahip çocuğun dünyasına açılan ilk kapıdır"
Öğretmenliğin, bir çocuğun gelişmesinde ve büyümesinde en önemli etken olduğunun altını çizen Bakan Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Öğretmen, öğrenme kudretine sahip çocuğun dünyasına açılan ilk kapıdır. Çocuğun hangi söze kulak vereceğini, hangi değeri gönlünün merkezine alacağını, haksızlık karşısında nasıl bir duruş arayacağını çoğu zaman fark ettirmeden şekillendirir. Sözünün tesiri bilgiden önce ahlakından gelir. Duruşu, sesi, bakışı talebenin hafızasında yıllar boyu süren bir iz bırakır. Bir neslin üslubu, merhamet anlayışı, vakar duygusu büyük ölçüde bu temasın içinden filizlenir. Bu yüzden biz öğretmenliği, hakikate yönelişi ayakta tutan, nesillere istikamet kazandıran ve insana emanet edilmiş ağır bir sorumluluğu omuzlarda taşıma gayreti olarak görüyoruz. Elbette bu mesuliyetin bedeli hafif değil, bu yük kolay taşınmıyor. Ancak sonsuz bir şükür ve memnuniyetle görüyoruz ki bugün Türkiye’nin her köşesinde bu yükün farkında olan mesleğini bir emanet şuuruyla sürdüren yüz binlerce öğretmenimiz bulunuyor. Kimi büyükşehrin kalabalığında, kimi Anadolu’nun sakin sokaklarında, kimi anaokulunda, kimi lise son sınıfta. Hepsinin ortak noktası, kendisine emanet edilen her çocuğun hayatına dokunma gayreti, her derste bir yüreği doğruda, güzelde, adalette tutma çabasıdır."